Choose Your Color

Tasavvuf Okulu Ders Notları

Sufi Kimdir ?

  • 25.01.2023
  • 187

أَعُوذ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيم بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الحمد لله رب العلمين

والسلام على سيدنا ومرشدنا محمد وعلى اله وصحبه اجمعوالصلاة

SÛFİ KİMDİR?

 

Sûfî; hayatını Kur'an ve Sünnet çizgisinde sürdüren kimsedir. Her türlü hal ve hareketlerinde kendisine Peygamber Efendimizi (sav) örnek alan kimsedir.
Sûfî; İlahi sevda ve muhabbetle hayat süren, Hakk'a vuslatı özleyendir. Dikkat edilmelidir ki, Hak Dostları vuslatın mertebelerini bizlere şöyle bildirmektedirler; birincisi istikamettir, ikincisi basirettir, üçüncüsü hikmettir, dördüncüsü de vuslattır.
Sûfî; Seyr-u Sülûk yolunu idrak etmiş ve bu yolun merhalelerini başarmış kişidir. Seyr-u sülük yolunun merhaleleri ise şöyle sıralanmaktadır;

  1. İntibah; gafletten uyanma hâlidir.
  2. Tevbe; Cenab-ı Hakk'a nedamet (pişmanlık) ile yönelme hâlidir.
  3. İrade; maddi ve manevi zorlukları aşmak ve rahatlığı terk etme hâlidir.
  4. Zühd; şüpheli şeyleri terk etme ve helal nimetlerde dahi ölçülü olma hâlidir.
  5. Fakr; gönlün dünyevi arzu ve isteklerden arınması hâlidir.

Bu hususu Abdülkâdir Geylani hazretleri; "Dünya malı kasada, kesede caizdir lakin kalpte barındırmak caiz değildir!" şeklinde ifade ederler. Mevlana hazretleri ise; Geminin ayakta durabilmesi için suya/denize ihtiyacı vardır. Ancak gemi delikse su alır ve batar; değilse suyun üzerinde rahatlıkla dolaşır. Ayrıca su, geminin altında kaldıkça onu yüzdürür; içine girdiğinde ise batırır. Benzer şekilde insan da, kalbini işgal etmeyen dünyalıktan zarar görmez.

  1. Sadâkat; kişinin fiilleri ile duygularının uyuşması halidir. Bu hâli Allah Dostları, "Lisanın söylediğini kalp, kalpten geçeni lisan yalanlamayacak!" şeklinde izah etmişlerdir.
  2. Sabır; şikâyeti terk etme hâlidir.
  3. Rızâ; türlü imtihanlar neticesinde Mevla'dan razı olma hâlidir.
  4. İhlâs; Kişinin yaptığı hiçbir amelde insanlardan karşılık beklememesi hâlidir.
  5. Tevekkül; Mevla'dan gayrısına muhtaçlık hissetmeme halidir.

Sûfî; güç ve kuvveti ibadet, münâcatı sevgi, neşesi ilim,  gayesi Mevla ile dostluk, ahlakı Kur'an olan kimsedir.
Sûfî; her türlü cidalden (tartışma, kavga) uzak duran kişidir.
Sûfî; insanların sahip olduğu nimetlerden hiçbir beklentisi olmayandır.
Sûfî; Allah Teâlâ'nın yasakladığı her şeyden uzaklaşarak gönül huzuruna nail olmuş kimsedir.
Sûfî; son nefesine kadar ibadet ve taatten ayrılmayan, zuhurat ve keramete önem vermeyen kimsedir. Bilinmelidir ki tasavvuf manevi bir hakikattir. Görüntü ve görselden ibaret düşünülmemelidir.  Nitekim tasavvuf yoluna inanmadığı halde mevki ve itibar sahibi olmak için mutasavvıfa benzemeye ve tasavvufu bir çıkar aracı olarak kullanmaya çalışan kişiler, "Mustasvif" olarak isimlendirilmektedir.
Sûfî; manevi hayatında olduğu gibi sosyal yaşamında da hakikate ulaşmış, takva üzere yaşayan kimsedir.

Sûfî; nefsani arzularını kontrol altına alan ve nefsini zelil kılandır. Nitekim bu hakikati Şeyh Mustafa Hulusi Efendi şöyle tarif ederler;

Kıyl-ü kâl kalbden geçmeyen derviş m’olur?
Bal diyen dil ile baldan tatmayan derviş m’olur?

Nârı firkat küdrünü kaldırmayan gönülden,
Hasret odu ciğerini yakmayan derviş m’olur?

Arı namus şişesini, hakikat hacerine,
Darbı şedîd ile vurup kırmayan derviş m'olur?

Emmareyi sular akıtmayan her yere,
Tevazu kâmil ile kâmil olmayan derviş m'olur?

Hacı Hasan Efendi Hazretlerinin şu şiiri ise, bu hakikati izah mahiyetindedir;

Haram olmasın hem yemek
Boşa gider sonra emek
Dervişi bil eşik demek,
Bassalar razı olman neden?

Karıncalar gibi yürün,
Kendini arşullahda görün
Böyle mi emretti pirin
Fikrinle gidiyon neden?

Engin bulunmalı başın,
Yerlere sürünsün döşün
Nefer oldun rütbe taşın,
Silleden korkmuyon neden?

Nefsin zelil kılınması hak ve hakikat anlamında taviz olarak anlaşılmamalıdır. Nitekim ayet-i kerime de, " Onlar mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihat ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah'ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir." (Maide-54) şeklinde izah edilmektedir. Tasavvuf ekolünde 'zillet' kavramı, nefsani istek ve arzulara karşı mütevazı bir duruş sergilemek olarak ifade edilmektedir.
Velhasıl Sûfî,  Rasulullah Efendimizin ahlakı ile ahlaklanan, ibadet ve taat hususunda gayretinden taviz vermeyen ve neticesinde Rabbi ile alakasını kuvvetlendiren kimsedir. 

وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ

Vel Hamdü Lillâhi Rabbil Âlemin.