Choose Your Color

Tasavvuf Okulu Ders Notları

Tasavvuf

  • 18.01.2023 09:14:02
  • 172

Elhamdülillahi Rabbi’l-âlemin.

Vessalâtü vesselâmü âlâ seyyidina ve mürşidine Muhammedin ve alihî ve sahbihî ecmain.

Tasavvuf, ilmin, kişide haşyet (Allah Korkusu) duygusunu temin etmesidir.

Bu hakikat Ayet-i Kerime'de; "Kulları içinden ancak âlimler, Allah'tan (gereğince) korkar." (Fâtır-28) şeklinde ifade edilmektedir.

Tasavvuftan gaye, bu ayet-i kerimeyi yaşayabilmektir. Kişi bu hale eriştiğinde, ilmin esrarına ulaştığında, hakk'al yakîn makamına doğru yol alır.

Tasavvuf kelimesinin kökü olarak en çok hüsn-ü kabul gören kelime, Arapça 'da "yün" anlamına gelen "sûf" kelimesinden türetilmiştir. Nitekim tasavvufi eserlerde sûf kelimesi; "Nebilerin elbisesi, Cenâb-ı Hakk'ın seçtiği kulların ziyneti" olarak ifade edilmektedir.

Unutulmamalıdır ki; tasavvuf, bir ahlaktır. Seçilmiş kulların ahlakı ile ahlaklanmadan, yalnızca yün bir elbise giyinmek,  boş iddianın ötesine geçemez. Yunus Emre Hazretlerinin şu ikazı bu hakikati ne güzel ifade eder;

Dervişlik olaydı tâç ile hırka,

Biz dahi alırdık otuza kırka.

Tasavvuf, kişinin iç âlemini dünyevi sevgilerden, meşguliyet ve endişelerden temizlemesidir. Tasavvuf büyüklerinden Bayezîd-i Bistamî hazretleri bu hususta şöyle buyurur; "Tasavvuf, ne çok ilim okumaktır, ne çok amel etmektir! Tasavvuf, kalbin manevi temizliğidir!"

Büyük Allah Dostu Abdülkâdir Geylâni Hazretleri de bu hakikati şöyle ifade eder; "Beni Cenab-ı Hakk'a ulaştıran üç şey oldu; Kerem sahibi olmak, cömertlik ve selim kalp…"

Tasavvuf, beşeri ilişkilerimizde aşırılıklardan sakınmak ve eşyaya önem vermemektir. Nitekim ayet-i kerime de; "Allah bir kişinin göğsünde iki kalp yaratmamıştır." (Ahzâb-4) buyrularak,  Mevla sevgisi ile dünyevi sevgileri bir arada bulundurmanın imkânsız olduğu vurgulanmaktadır.

Bu hususta sahabe-i kiram efendilerimizden şu misal ne güzeldir;

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Zeyd bin Hârise hazretlerine "Ya Hârise! Nasıl sabahladın?" diye sorduklarında, Hârise (r.anh); "Hakiki bir mümin olarak!" cevabını verdi. Bu defa Hazreti Peygamber (s.a.v.); "Ey Hârise! Senin imanının hakîkatinin delili nedir?" deyince; Hârise (r.anh); "Ey Allah'ın Resulü! Nefsimi dünyadan çektim. O kadar ki dünyanın taşı ile altını, çamuru ile gümüşü, (gam ile sürûru) bana aynı geliyor. Gecelerimi uykusuz, gündüzlerimi susuz geçiriyorum. O hâle geldim ki şimdi Rabbimin arşını aşikâr bir şekilde görür gibiyim…” dedi. Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.v.); "Tamam Ey Hârise! Gönlünü bu hâliyle muhafaza et! İşte istikâmet budur!” buyurdular. (Hey­se­mî, Mec­mau’z-Ze­vâ­id, I, 57)

Tasavvuf, takvaya erebilmektir. Nitekim Yahya bin Muâz hazretleri; "Bir kimse ki amelinde; gösteriş, kibir, benlik yok, yaptığı işleri Allah rızası adına yapıyor, bilin ki o kimsenin yolu takva yoludur." buyuruyor.

Tasavvuf, Muhabbet ehli olan zâtların yoludur.  O kimseler ki, her ânı "ihsan" hassasiyeti ile (Mevla görüyormuşçasına) bir hayat sürerler. Her an ve durum da Rablerini hatırlar ve insanlara hatırlatırlar.

Velhasıl, Tasavvuf, Kur'an ve Sünnet çizgisinde, şer'i sınırlar ölçüsünde hassas bir kulluk hayatı yaşamaktır. Şeriat ölçülerine ters düşen hiçbir keşif, keramete itibar edilemez!

Gerçek istikametin, şeriat olduğu unutulmamalıdır. Bu sebep ile tasavvuf, İslam dininin ruhudur. Nefsin kötülüklerden arıtılması (tezkiye) ve sonrasında ruhun kemali (tasfiye) ancak Tasavvuf ile mümkündür.

Vel Hamdü Lillâhi Rabbil Âlemin.